12.10.2009

Başak Nasıl Başak Oldu?




15 mayıs 1984 günü İzmir’in şahane baharını kaçırmak istemediğimden aniden kendimi dünyaya attım. Anne karnında kaybettiğim zamanı telafi etmek için türdeşlerimin bir çoğunun sindire sindire geçirdiği konuşma, yürüme, tanıma gibi süreçleri hızla geçerek dünya yüzeyindeki ilk yılımın sonlarına doğru bağımsızlığımı ilan ettim. İçimde dönüp duran ama bir türlü adını koyamadığım “rahatsız”lığın kaynağını çözmek için önce her şeyi öğrenip sonra da sıradan hepsini sorgulamaya başladım. Sorgularken aklıma yatmayan hiçbir şeyi kabul etmeyerek kendimce makul önerileri diğerlerine kabul ettirmeyi tercih ettim. Ancak öğrenim hayatıma başlamamın ilk ayında okuma yazma konusunu çözmüş olmama rağmen “c” harfinin yapılış yönünün mantığa aykırı oluşu konusunda kimseyi ikna edemedim. Evet, bu hala içimde bir yaradır.

Okuldaki başarımı başlarda çalışkanlığıma yormak isteyenlerin, itiraz edip “düzeltecek” şeyler bulmak üzere araştırma halinde olduğumu fark edip dehşete kapılmaları da uzun sürmedi tabi. Çeşitli uğraşlarla dikkatimi dağıtıp beni oyalamak isteyenlere inat, “insanlığa katkıda bulunmak için” bir dışavurum aracı edinmeye karar verdim ve resim yapmaya başladım. Resmin kendimi ifadede yetersiz kaldığını hissettiğim noktada her taze ergen gibi müziğe merak salarak bir gitar edindim. Ancak her taze ergenin müzik konusunda yetenekli olmayabileceğini görüp kendime yeni bir dışavurum kanalı aramaya başlamam çok uzun sürmedi. Bu kararımın komşular ve ev halkı tarafından sevinçle karşılanmasına içerlemedim dersem yalan olur.

Lise hayatım boyunca tiyatro sahnesinde huzuru bulmuş olsam da üniversite için sinema-televizyon okumayı seçerek sürprizlerle dolu bünyeme uygun bir hareket yapıp İzmir’den topladığım on sekiz yıl dolusu anıyı, gözlem ve düşünceyi ceplerime tıkıştırarak İstanbul’a geldim. Haydarpaşa’nın merdivenlerinde durup “Görelim bakalım sen mi büyüksün ben mi?! Seni yeneceğim İstanbul!!” diye bağırmadan, sessiz sedasız Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümünde okumaya başladım. Okul, ödevler, okumalar, festivaller, setler, diziler, yarışmalar, görüşmeler derken beş yıl geçti gitti. Sonunda kitlelerin tarafımdan aydınlatılmaya çok hevesli olmadıklarını kabul edip maksimum keyif biriktirme kararı alıp hayatla barış imzaladım. O da bu jestimi karşılıksız bırakmayarak gerçekleşmesi için emek sarf ettiğim bütün rüyalarıma ulaşabilmem yolunda kapılar açtı.Bir baktım dizi setinde rejiyim, bir baktım internette yayınlanan bir kültür-sanat dergisinde “yazar” listesindeyim... Bakın şimdi de burda önünüzdeyim.

Hayat işte…

0 yorum: