24.12.2009

Başka Dilde Aşk

1

"Sana bir sır vereceğim, korkuyorum senden...L. Aragon"


Yazı yazmak gerçekten doğum yapmak gibi benim için, hamileliği çok ağır geçen bir doğum.. Fiziksel olarak sancıyı hissediyorum sonlara doğru, mide bulantısını, heyecanı... Bazı doğumlarım çok kolay oluyor. Nasıl peyda oluyorsa oluyor, sancısı da doğumu da bir anda olup bitiyor. Ama bazı doğumlar gerçekleşmek bilmiyor. Bir kare, bir söz, bir renk yumak oluyor, içimin duvarlarına çarpa çarpa büyüyor. Tam diyorum ki bitti içimdeki yolculuğu, artık doğum zamanıdır, yine başlıyor hareketlenmeye. Başka Dilde Aşk da öyle işte...

Bir haftadır her gün bugün yazacağım diyerek uyandım, kafamda ölçtüm tarttım. Yazılarım öncesinde yol haritası çıkarmak adetim değildir, yazıyı benim için heyecanlı kılan da budur; bittiğinde benim için bile yeni olması. Ancak bu sefer gerçekten çaba sarfettim. Yolumu, izimi bileyim diye binlerce cümle kurdum içimde. Filmi izlerken içinde kaybolursunuz ya hani, Başka Dilde Aşk "benim içimde" kayboldu! Film budur, gidin izleyin diyerek kesip atamıyorum. Ben filmi izledim ama filmle diyaloğum bitmedi, bu yüzden size sonucu değil yolculuğumu anlatıyorum...

Hani sinemada işlenmemiş bir şey kalmamıştı? Hani yenilik yorumdan ibaretti? Basbayağı yeni bir şey söylemiş işte İlksen Başarır ve Mert Fırat. Başka dilde de aşk olur demiş, başka bir dünyanın mümkün olabileceğini aşk üstünden ama yepyeni cümlelerle söylemiş. "Öteki" dediğimizin nasıl da "biz" olduğunu hiç temas edilmedikler üstünden işlemiş. Filmin en öne çıkan noktası işitme engelli bir genci ana karaktere oturması tamam, ki bu da son derece dokunulmadıklardan Türk sinemasında. Ama ötekiliği sadece bu noktadan verseydi tatmin edici olur muydu bilemiyorum... Evet Onur (Mert Fırat) işitme engeliyle "öteki"dir diğerleri için. Hatta büyük emeklerle öğrendiklerini seslendirmeye "korkutularak" işitme engelliler içinde de ötekileşmiş, ötekilerin içindeki öteki olarak iyice kapana sıkışmıştır. Ama Zeynep (Saadet Işıl Aksoy) "öteki" değil midir işitme engelliler arasında? Ya da telefonun ucundakiler için çalıştığı çağrı merkezinde..? Patronları ya da şefleri için öteki değiller midir? Sokakta haklarını aramaya çalıştıklarında, diğerleri için..?? Onur kürekçiliğiyle bile ötekidir aslında bu ülkede. Bilmediğimiz, tanımadığımız her şey gibi, yaptığı sporla bile öteki olabilir bir insan diğerlerine göre.

Engelliler, hastalar, yaşlılar yumuşak karınlarıdır insanlığın. Oralardan alacağı en ufak darbe ölümcül sancılara sebep olur ve insanlık namına başlayan sancımalar bulaşıcıdr. Bu nedenle direkt olarak konu edinmeyi seçmez kolay kolay kimse. Bu yüzden konuyu yüreklice sırtlamak yerine etraflarından dolanır, ufak temaslarla sempati kazanmaya çalışır çokları. Bu tarz konulardan sempati kazanmak kolay, ajitasyon yapmadan bir şeyler söylemek ve sözünün altından alnının akıyla çıkmak zordur. "Öteki"yi anlatırken izleyiciyi yüceltip acıma duygularını gıdıklamak, haline şükrettirmek büyük gaddarlık ve hatta had bilmezliktir kanaatimce. Başka Dilde Aşk bu yüzden bu kadar etkiledi beni belki de. Her şey yerli yerinde, olması gerektiği kadar ve kendiliğindendi; ki öyle olmasa en fazla vah vah tüh tüh denilir geçilirdi.

Oyunculuklar genel olarak iyiydi ama Mert Fırat öyle bir "gerçek"ti ki, kimi koysan yanına "oyuncu" kalırdı sanki. Filmin aldığı ödüller içinde en iyi erkek oyuncu olmayışını hayretle izlemekteyim. Ses olmadan oyunu vermek; aşırı donuklaşmadan ama Charlot'ya da vardırmadan vermek, bilen bilir, ciddi oyunculuk işidir. Kavgasıyla, aşkıyla, hayal kırıklığıyla, umuduyla...Onur vardır ve gerçektir, Mert Fırat da onun içinde erimiştir. Bu yüzden jürilerce verilmese de seyirci nazarında dizi dizi ödüllere sahiptir bence. Ayrıca öykünün kendisine ait olması ve İlksen Başarır'la birlikte senaryolaştırması bambaşka bir takdir konusudur.

Ben filmi bir kez daha izleyeceğim, gişesine +1, +2 olacağım. Bu sayede İlksen Başarır ve Mert Fırat'ın üstünde çalıştıkları filmleri "Atlı Karınca" gösterime girdiğinde kendimi o filmde pay sahibi sayacağım. Ve gurur duyacağım kendimle, söylenmesi gereken bir sözün daha söylenmesinde tuzum oldu diye. .

Şuradan fragmana, buradan da çağrı merkezi çalışanlarının sitesine ulaşılabilir..

Afiyet olsun...